AİLE -TOPLUM-ÇOCUK İLİŞKİSİ
Aile, sürekli bir gelişim ve değişim süreci içerisindedir. Ekonomik koşulların zamanla değişmesi ve endüstrinin gelişmesi sonucu olarak geniş ve ataerkil aile yerini günümüzde modern demokratik aile almıştır.
Aile,sürekli bir gelişim ve değişim süreci içerisindedir. Ekonomik koşulların zamanla değişmesi ve endüstrinin gelişmesi sonucu olarak geniş ve ataerkil aile yerini günümüzde modern demokratik aile almıştır. Aile yapısındaki bu değişime bağlı olarak, aile-çocuk ilişkileri ve anne-babanın çocuk yetiştirme tutumlarında da geçmişten günümüze farklılıklar olduğu dikkat çekmektedir. Çocuğun her yönüyle en iyi şekilde yetiştirilmesine özen göstermek anne-babaların en büyük sorumluluğudur. Anne-babaların bu sorumluluğu yerine getirebilmeleri, büyük ölçüde çocuk yetiştirmeye yönelik olumlu tutumlar geliştirmelerine bağlıdır. Anne-baba ve çocuk ilişkileri aslında oldukça karmaşık bir yapı sergiler.
Sağlıklı anne-baba-çocuk ilişkileri sağlıklı kişiliklerin oluşmasında önemli bir etken olarak ortaya çıkmaktadır. Anne-baba ve çocuk arasındaki ilişkiler çocuğun mevcut davranışlarını etkilemenin yanı sıra gelecekteki davranışlarının belirlenmesinde de önemli bir etkendir. Anne baba ile çocuk ilişkisi temelde anne ve babanın çocuğa yönelik tutumlarına bağlıdır. Bu tutumlar aileden aileye ya da kültürden kültüre farklılık göstermekle beraber, çocuk üzerindeki etkileri bakımından tüm toplumlarda benzerlik göstermektedir. Sağlıklı bireyler, sağlıklı aileleri; sağlıklı aileler de sağlıklı toplumları oluşturur.
Çocuğun dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren yaşamının en önemli dönemlerini birlikte geçirdiği ortam, aile ortamıdır. Çocuk ilk deneyimlerini bu ortamda edinir; ailesiyle kurduğu iletişimle, öncelikle bir birey olarak kendini tanır. Eğer onunla sağlıklı ilişkiler kurulursa çocuğun kendi benliğine yönelik algısı da sağlıklı olacaktır. Ayrıca kurulan iletişimle çocuk, çevresindeki insanları tanımaya ve onlara karşı güven oluşturmaya başlar. Bu güvenle devam eden iletişimle çocuk, yaşadığı toplumun sosyo-kültürel özelliklerini benimser; toplum kurallarını öğrenir. Böylece çocuğun toplum içinde diğer bireylerle kuracağı iletişimin de temelleri atılır.
Aile ortamı içinde kendine değer verildiğini hisseden, ihtiyaçları karşılanan, attığı olumlu adımlarda desteklenen ve yanlış davranışları konuşularak düşünmesi sağlanan çocuklar, toplumsal hayata kolay uyum sağlayacaktır. Böylece çocuk, ailenin temelini oluşturduğu toplumun ilerlemesine yardımcı bir unsur olarak yaşamına devam edecektir. Başka bir ifadeyle, aile ile sağlıklı iletişim, çocuğun öncelikle kendine, daha sonra da yaşadığı dünyaya faydalı bir birey olmasını sağlayacaktır. Çünkü aile, içinde bulunduğu kültürün bir parçasıdır ve içinde bulunduğu toplumun her durumundan etkilenerek onun tüm değerlerini nesilden nesile geçirecektir. Aile kurumuna hemen hemen bütün toplumlarca önem verilmiştir. Toplum değerlerinin en çok korunduğu geleneksel kurum olarak aile, dengeyi sağlayıcı roller üstlenmiştir. Fakat zaman içerisinde sanayileşmenin gelişmesi ve teknolojideki yenilikler topluma ve aileye de yansımıştır.
Toplumsal yapının değişmesi, tarım toplumundan endüstri toplumuna giden süreçte ailenin öncelikle çekirdek aile hâline gelişi ve ailenin otorite yapısı üzerinde etkili olmuştur. Bu değişim süreci bizim toplumumuzda da aile yapısını etkilemiştir. Toplumumuzda artık, geleneksel büyük aileden, çağdaş küçük aile ve tek ebeveynli ailelere kadar çeşitlenen farklı aile yapıları görülebilmektedir. Bu farklı aile yapılarına bağlı olarak ise, aile bireylerinin çocukla iletişimi, çocuğa karşı tutumları ve çocuğa verdiği değer açısından geçmişten günümüze birtakım değişikliklerin yaşandığı görülmektedir. Geleneksel toplumda çocuklar korkutularak, sindirilerek, gerektikçe dövülerek büyütülmekte; merakları, özgür davranışları engellenmekteydi.
Büyük yaramazlıklarda babayla korkutulur; babalar ise çocuklarla yüz göz olmazlar, sevgilerini göstermekten kaçınırlardı. Bununla birlikte, çocuktan uysallık, söz dinleme, usluluk, mahcubiyet gibi özellikler beklenmekteydi. Özellikle geleneksel aile yapılarında, fiziksel cezalandırma yöntemleri sıklıkla uygulanmaktaydı. Günümüzde ise anne babaların çocuklarıyla yaşadıkları problemleri dayak ve sözlü şiddetten ziyade, onlarla konuşarak ve ılımlı bir şekilde çözmeye çalıştıkları görülüyor.
Ailelerin küçülüp, çekirdek bir yapıya bürünmesiyle, aile içindeki sorumluluklar da değişmeye başlamıştır. Özellikle annenin çalışma hayatındaki yeri ve gereksinimi arttıkça, çocukla tek ilgilenen anne iken, babalar da çocuklarıyla daha fazla ilgilenmeye, bakımından eğitimine kadar daha fazla önem vermeye başladılar.Daha önceki yıllarda annenin önemi vurgulanmaktayken, günümüzde babanın çocuğun gelişiminde çok önemli bir rolünün olduğu benimsenmeye başlamış; babaların çocukların eğitimleriyle daha fazla ilgilenmeleri, ailedeki baba-çocuk ilişkisinin niteliğini de arttırmıştır.
Dolayısıyla aile, kişilerin ilk eğitimlerini aldıkları, toplumun temelini ve sürekliliğini sağlayan önemli bir sosyal kurumdur. Bu kurum içerisinde oluşan olumlu ya da olumsuz yöndeki iletişim şekilleri aile bireylerinin aile dışındaki hayatlarını da etkileyebilmektedir .Bunların hepsinin de sağlıklı bir şekilde toplumla etkileşimiyle ancak bireyler sağlıklı şekilde adımlar atabilmektedirler.